19.5.11

İSTİKLAL MARŞININ KABULÜ (ÖDEV İÇİN)



İSTiKLAL MARŞI NIN KABULÜ


23 nisan 1920’ de türkiye büyük millet meclisi açılır. 1920 yazı içinde ülke topraklarının büyük bir bölümü işgal altındadır. ankara düzenli bir ordu kurma çalışmaları içindedir. istanbul hükümeti mondros ateşkes hükümleri gereğince orduyu terhis etmiştir. yeni bir ordu kurma çalışmalarında ise sayısız güçlüklerle karşılaşılmaktadır.

meclis hükümeti yeni bir ordu kurarken bu orduyu ayakta tutacak, ona moral verecek güçleri de harekete geçirme çabasındadır. yayınlanan gazeteler halkı işgal güçlerine karşı direnmeye, birlik olmaya, cesaret vermeye uğraşmaktadırlar. gazete ve dergilerden önemli miktarları hükümet tarafından satın alınarak cephelere yönlendirilmekte, mitingler düzenlemekte ve camilerde vaazlar verilmektedir.istiklal marşı da halkın ve ordunun moral gücünü yükselteceği düşünülerek gündeme getirilmiştir.

dönemin eğitim bakanı rıza nur hatıralarında marş yarışmasını kendisinin açtırdığını yazar:”yüce ihtilal ve savaş günleri. böyle zamanlarda milletler en güzel milli marşlarını yaparlar.bir milli marşın güfte ve bestesini yapana beş yüz lira maddi mükafat vereceğimi ilan ettim.” 
gazetelerde ise istiklal marşı yarışması şöyle duyurulur:“şairlerimizin dikkatine:
milletimizin dahili ve harici istiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve terennüm için bir istiklal marşı. umur-u maarif vekili celilesi’ nce müsabakaya vazedilmiştir.işbu müsabaka, 23 kanun-u evvel sene 36 tarihine kadar olup bir heyeti edebiye tarafından,gönderilen eserler arasından intihap edilecektir ve kabul edilen eserin güftesi için beş yüz lira mükafat verilecektir.

ve yine laakal beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ayrıca bir müsabaka açılacaktır. bütün müracaatlar ankara’ da büyük millet meclisi maarif vekaletine yapılacaktır.”

büyük millet meclisine ve mustafa kemal ‘e muhalif peyami sabah gazetesi “milli marş tanzim ediyeler” başlığı ile verdiği haberde “dün gelen anadolu gazetelerinde ankara maarifi vekaletinin garip bir ilanı nazarı dikkatimizi cezp etti.” sözleriyle okuyucularına duyurur.

son şiir gönderme tarihi olan 23 aralık 1920’ den sonra eğitim bakanlığı güfteleri incelemiş ancak içlerinde istiklal marşı olabilecek bir eser bulamamıştır. bakan hamdullah suphi, mehmet akif ‘in marşa ödül koyulması nedeniyle katılmadığını öğrenince şaire yazdığı mektupta ödül konusunun uygun bir şekilde çözümlenebileceğini ve yarışmaya katılmasını belirtir:
"pek aziz ve muhterem efendim;
istiklâl marşı için açılan müsabakaya, iştirak buyurmamalarındaki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. zat-ı üstadanelerinin matlup şiiri vücuda getirmeleri, maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. asil endişenizin icap ettirdiği ne varsa hepsini yaparız. memleketi bu müessir telkin ve tehyiç [heyecanlanma] vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim." 
5 şubat 1337 [1921], 
umur-u maarif vekili 
hamdullah suphi

mehmet akif, büyük millet meclisinde burdur milletvekilidir.
ilk şiirlerini okul sıralarında kaleme alan akif bütün çağdaş aydınlar gibi abdülhamit’ in istibdadına kin duyarak yetişir. meşrutiyet ilân edilince de ittihat ve terakki partisine girer. birkaç ay sonra da darülfunun edebiyat müderrisliğine getirilir.

akif 1908’ de açılan fikir ve sanat hareketinin içinde yer alarak daha önceleri yayımlayamadığı şiirleri sebilürreşat’ta yayınlamaya başlar. bu ilk şiirlerinde istanbul’daki sefaleti gerçekçi bir biçimde betimler. ilk kitabı 1911’ de safahat adıyla yayımlanan akif’in ikinci kitabı olan “süleymaniye kürsüsünde 1912 de üçüncüsü “hakkın sesleri” 1913’ te , dördüncüsü “fatih kürsüsünde aynı yıl, beşincisi “ hatıralar” 1917’ de yayımlanmıştır. istiklal marşını yazdığı sıralarda altıncı kitabı olan “ asım” üzerinde çalışmaktadır.

şiirlerinde, imparatorluğun kaybettiği topraklar için gözyaşı döken akif, milleti birleşmeye, hayasız saldırılara karşı koymaya çağırır. akif 1912 yılı sonlarında askerleri şevke getirmek için bir marş yazar:cenk şarkısı.
10 dörtlükten oluşan bu manzume sebilürreşat dergisinde yayımlanır.
ey sürüden arta kalmış yiğit! 
arkadaşın gitti, yetiş sen de git. 
bak ne diyor cedd-i şehidin işit; 
durma git evladım, uğurlar ola!
durma git evladım açıktır yolun. 
cenge sıvansın o bükülmez kolun; 
süngünü tak ön safa geçmiş bulun. 
uğrun açık olsun uğurlar ola!
yerleri yırtan sel olup taşmalı, 
dağ demeyip, taş demeyip aşmalı! 
sendeki coşkunluğa el şaşmalı. 
haydi git evladım, uğurlar ola!
düşmana çiğnetme bu toprakları, 
haydi kılıçtan geçir alçaktarı! 
leş gibi yatsın kara bayrakları, 
kahraman evladım uğurlar ola!

almanların daveti sonucunda aralık 1915’ te osmanlı hükümeti almanya’daki müslüman esirler arasında ingilizlerin aleyhine propaganda yapmak için gönderdiği birkaç kişinin içinde mehmet akif de vardır. akif almanya’ da bulunduğu sırada ünlü şiiri çanakkale şehitlerini yazar.

1920 yılı ocak ayında mehmet akif, kuvayi milliye’ nin ege’ deki merkezlerinden balıkesir’ e gider. akif burada halktan aradaki ayrılık nedenlerini kaldırmalarını,düşmanlara karşı birleşilmesini isteyip,halkı yurt savunmasına çağırır.
“artık burada duracak zaman değildir,gidip çalışmak lazım, bizim tarafımızdan halkı tanvire ihtiyaç varmış, çağırıyorlar, mutlaka gitmeliyiz” diyen akif meclisin açıldığı günlerde ankara’ ya gelir.meclisin önünde akif’le karşılaşan mustafa kemal “ sizi bekliyordum efendim, tam zamanında geldiniz.” der.
akif ankara’ ya geldiğinde anadolu iç isyanlarla karşı karşıyadır. 
kurtuluş savaşı sürerken akif kastamonu camilerinde yaptığı konuşmalarda müslümanların birliğe, düşmana karşı savaşmaya ve mücadeleye çağırır. bu konuşmaların yayımlandığı dergi ve gazeteler anadolu’ nun bütün illerinde, sancaklar ve kazalardaki idarecilerle toplantı yerlerinde okutturulur.
kitaplar,broşürler şeklinde yeniden basılarak cephelere, köylere dağıtılır.
24 aralık 1920’ de kastamonu’ dan ankara’ ya gelen mehmet akif ve eşref edip, mustafa kemal tarafından davet edilirler. istasyondaki çalışma yerinde bir saat kadar süren bir görüşmeden sonra mustafa kemal şöyle der:

“kastamonu’ daki vatanpervane mesainizden çok memnun oldum.sevr muahedesi’ nin memleket için ne kadar feci bir idam hükmü olduğunu sebilürreşat kadar hiçbir gazete memlekete neşretmedi. manevi cephemizin kuvvetlenmesine sebilürreşat’ ın büyük hizmeti oldu.ikinize de bilhassa teşekkür ederim.

aralık 1920 sonlarına doğru ankara’ya gelen akif eğitim bakanı hamdullah suphi ‘ nin 5 şubat 1921 tarihli mektubuyla aldığı istiklal marşı siparişi için şimdilerde müze olan hacettepe’ nin arkasındaki tacettin dergahındaki odasına çekilerek marşı yazmaya başlar.

istiklal marşı 17 şubat 1921 tarihinde hakmiyeti milliye sebilürreşat ta yayınlanır.açık söz gazetesi ise marşı süslü bir çerçeve içinde birinci sayfaya koyarken şu açıklamayı yapar:” her mısrada türk ve islam ruhunun ulvi mübarek hisleri titreyen bu abide-i sanatı, kemal-i hürmet ve mübahatla (övünçle) derc ediyoruz.

ilk yayınından 12 gün sonra da konya’ da öğüt gazetesinde yer alan istiklal marşına karşı anadolu gazetelerinin olumlu bir yaklaşım içinde oldukları görülmektedir. istiklal marşı 12 mart 1921 günü kabul edilir.

paltosu olmayan akif kazandığı beş yüz liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan “darülmesai “ ye bağışlar.


İstiklal Marşı İngilizce (İstiklal Marşının İngilizce Tercümesi)

belki lazım olur öğrenci arkadaşlarımıza diye güzel bir ingilizce çevirisi şöyle olabilir.

Independence March

fear not! for the crimson flag that proudly waves in these dawns, shall never fade, 
before the last fiery hearth that is ablaze within my nation burns out. 
and that, is the star of my nation, and it will forever shine; 
it is mine; and solely belongs to my valiant nation.

frown not, i beseech you, oh thou coy crescent, 
but smile upon my heroic nation! why the anger, why the rage? 
our blood we shed for you will not be worthy otherwise; 
for freedom is the absolute right of my god-worshipping nation. 

i have been free since the beginning and forever will be so. 
what madman shall put me in chains! i defy the very idea! 
i'm like the roaring flood; powerful and independent, 
i'll tear apart mountains, exceed the heavens and still gush out!

the lands of the west may be armored with walls of steel, 
but i have borders guarded by the mighty chest of a believer. 
recognize your innate strength! and think: how can this fiery faith ever be killed, 
by that battered, single-fanged monster you call "civilization"?

my friend! leave not my homeland to the hands of villainous men! 
render your chest as armor and your body as trench! stop this disgraceful rush! 
for soon shall come the day of promised eternal freedom... 
who knows? perhaps tomorrow? perhaps even sooner! 

view not the soil you tread on as mere earth, recognize it! 
and think about the shroudless thousands who lie so nobly beneath you. 
you're the noble son of a martyr, take shame, hurt not your ancestor! 
unhand not, even when you're promised worlds, this paradise of a homeland. 

what man would not die for this heavenly piece of land? 
martyrs would gush out were one to just squeeze the soil! martyrs! 
may god take all my loved ones and possessions from me if he will, 
but may he not deprive me of my one true homeland for the world.

oh glorious god, the sole wish of my pain-stricken heart is that, 
no infidel's hand should ever touch the bosom of my sacred temple. 
these adhans, and these shahadahs that my hearing is accustomed to, are the base of my religion, 
and may their noble sound last loud and wide over my eternal homeland.

for only then, shall my tombstone -if there is one- lay its forehead on the earth (like in salah) a thousand times in ecstasy, 
and tears of fiery blood shall gush out of my every wound, 
and precisely so shall my corpse gush out from the earth like an eternal spirit, 
and perhaps only then, shall my head rise and at long last reach the heavens.

so flap and wave like the bright dawning sky, oh thou glorious crescent, 
so that our every last drop of blood may finally be worthy! 
neither you nor my nation shall ever be extinguished! 
for freedom is the absolute right of my ever-free flag; 
for freedom is the absolute right of my god-worshipping nation!