20.5.11

DÜNYA BAYRAKLARI

Dünya bayrakları çok çeşitli renklerde olabilnekte fakat içlerinden en göze hoş gelen türk bayrağı. Bir çok ülkenin bayrağı ingilizlerden esinlenmiştir. İngilizler zamanında her ülkeyi sömürgeleştirdiklerinden bok gibi heryer ingiliz bayraklarıyla kaplı. Dünyada tabiki türk bayrağından esinlenen ülkelerde var mesela kardeş ülke azerbaycan mesela tunus. tunusta osmanlının eski eyaletiydi sonuçta. Dünyada bazı bayraklarsa sade 3 renkten oluşur. Mesela almanya mesela hollada mesela belçika mesela almanya veya rusya bunlara örnek verilebilir dünya bayrakları çeşit çeşit Mesela sudi araplarınki ilginç başka birisininki daha değişik .



Dünya üzerinde bağımsız olan ve bayrakları uluslararası çevrede tanınan devlet sayısı 222'dir. Bu devletlerin bayraklarını, dünya bayrakları şeklinde çağırabiliriz. 222 adet bağımsız devletin bayrakları incelendiğinde ve biçimsel bakımdan basitçe kategorilere ayrıldığında şu sonuçlara ulaşabiliriz:

Genelde ülkeler çeşitli sebepler nedeniyle, birbirine benzer biçimlerde bayraklar seçmişler ve kullanmaktadırlar. daha açık söylersek; en çok kullanılan altı bayrak formu tüm bayrakların %72'sini oluşturur. en çok kullanılan ilk üç biçim ise %50' sini oluşturmaktadır.

1. Dünya çapında en çok tercih edilen ve kullanılan bayrak formu yatay üç şeritten oluşan bayraktır. Almanya bayrağı, Rus bayrağı,  Arjantin örnek olarak verilebilir. bu biçimi kullanan ülke sayısı 52'dir. bazen üç farklı renk ile oluşturulabilen bu form; bazen de Arjantin bayrağında olduğu gibi aynı renk iki şerit arasındaki farklı bir şerit yardımıyla oluşturulmuştur.

2.En çok kullanılan ikinci bayrak biçimi ise ülke halklarının uzun yıllardır kullandıkları devlet veya ordu armalarıyla yada ülkeleri sembolize eden çeşitli simgelerden oluşur. bu tür bayrakları kullanan ülke sayısı 34 'tür. Arnavutluk bayrağı, Kıbrıs cumhuriyeti bayrağı ve Kazakistan bayrağı bu gruba girer.

3. İlk kez Fransız bayrağında kullanılan üç dikey şeritten oluşan "tricolore" bayrak ise üçüncüdür. toplam 23 ülke tarafından kullanılır. İtalya bayrağı İrlanda ve Belçika bayrağı örnek olabilir. daha çok Fransız ihtilali sonrası rejim değiştirmiş, milli bilinci yüksek cumhuriyetler tarafından kullanılır.

4. En çok kullanılan dördüncü bayrak biçimi, ana öğesi Hıristiyanlığı simgeleyen haç olan bayraklardır. 19 ülke tarafından kullanılır. İsveç bayrağı İsviçre ve İngiltere bayrağı örnek verilebilir.

5. Yıldızlı bayraklar ise (hilal ve yıldızlı değil) 17 ülke tarafından kullanılmaktadır. bayraklarda yıldızlar, büyük ve tek bir yıldız olarak kullanılabildiği gibi birden fazla ve farklı biçimlerde de kullanılmaktadır. Somali bayrağı, Vietnam bayrağı ve Çin halk cumhuriyeti bayrağı bunlara örnektir.

6. Altıncı en çok kullanılan bayrak formu ise yatay iki eşit şeritten meydana gelen formdur. 14 ülke kullanır. Ukrayna bayrağı, Polonya bayrağı Endonezya örnektir.

7. Hilal (ay) ve yıldızın birlikte kullanıldığı ve başka bir forma uymayan şeklen basit bayraklar. hilallerin şekilleri ince ve yayvan olanlarından, Türk bayrağındaki gibi kalın olanlara kadar değişebilir. yıldızlar ise beş kolludan, yedi veya sekiz kollu olanlarına kadar değişir. Tunus bayrağı, KKTC bayrağı Pakistan veya Moritanya bayrağı örnek verilebilir. 13 Ülke kullanır.

Toplam 10'dan az ülkenin kullandığı biçimler ise, kısaca:

8. sol kenarına üçgen bir kısım eklenmiş, üç yatay şeritli bayraklar. 9 ülke kullanır. mesela: Ürdün bayrağı.

9. Herhangi bir üst köşesinden diğer karşı köşeye ayrılacak şekilde şeritli yapıya sahip bayraklar. 9 ülke kullanır. mesela: trinidad tobago bayrağı.

10. Sol kenarına dikey bir şerit eklenmiş; ikiden fazla yatay şeride sahip bayraklar. 7 ülke kullanmaktadır. mesela: Umman bayrağı.

11. Sol kenarına üçgen bir kısım eklenmiş, iki yatay şeritli bayraklar. 6 ülke kullanır. mesela : Çek cumhuriyeti bayrağı.

12. Sol yukarı köşesindeki kare şeklin içinde yıldız veya yıldızlar bulunan; diğer kısımları üçten fazla yatay küçük şeritten oluşan bayraklar. 5 ülke tarafından kullanılır. en tanınanı Amerika Birleşik Devletleri bayrağıdır. ayrıca Liberya bayrağı da örnek verilebilir.

13. Tek renk bir zemin üzerinde daire formu. 3 ülke. mesela: Japonya bayrağı.

14. zigzag biçiminde dikey olarak ayrılmış iki şeritten oluşan form. 2 ülke kullanır. katar bayrağı ve Bahreyn bayrağı.

15. İki dikey şeritten oluşan form. 2 ülke. misal  Malta bayrağı.

16. Düz yapıya sahip veya tek renkten oluşan biçim. 2 ülke. mesela: Libya bayrağı.

Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor! Arif Nihat Asya





bir bayrak rüzgar bekliyor!
şehitler tepesi boş değil,
biri var bekliyor.
ve bir göğüs, nefes almak için;
rüzgar bekliyor.
türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
yattığı toprak belli,
tuttuğu bayrak belli,
kim demiş meçhul asker diye?
destanını yapmış,kasideye kanmış.
bir el ki;ahretten uzanmış,
edeple gelip birer birer öpsün diye faniler!
öpelim temizse dudaklarımız,
fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
rüzgarını kesmesin gövdeler
sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasideler.
geri gitsin alkışlar geri,
geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
ona oğullardan,analardan dilekler yeter,
yazın sarı,kışın beyaz çiçekler yeter! söyledi söyleyenler demin,
gel süngülü yiğit alkışlasınlar
şimdi sen söyle söz senin.
şehitler tepesi boş değil,
toprağını kahramanlar bekliyor! ve bir bayrak dalgalanmak için;
rüzgar bekliyor!
destanı öksüz ,sükutu derin meçhul askerin;
türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
yattığı toprak belli,
tuttuğu bayrak belli,
kim demiş meçhul asker diye?...

Arif Nihat Asya Kimdir

"bayrak şairi" olarka da tanımlanan, milliyetçi muhafazakar şairdir. 7 şubat 1904'de çatalca'da doğdu. istanbul'da yüksek öğretmen okulu'nu bitirdi (1927). adana, malatya, edirne, tarsus, ankara ve kıbrıs liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1950-1954 arası seyhan (adana) milletvekilliğinden sonra yine öğretmenliğe döndü (1954). ankara gazi lisesi'ndeki görevinden emekliye ayrılınca (şubat 1962) yeni istanbul ve babıali'de sabah gazetelerinde siyasi ve edebi fıkralar yazdı. 5 ocak 1975'de ankara'da hayata gözlerini yumdu.

yayımlanan şiir kitapları da şunlardır: heykeltraş (1924), yastığımın rüyası (1930), ayetler (1936), bir bayrak rüzgar bekliyor (1946), enikli kapı (1964), kubbe-i hadrâ (mevlânâ üzerine, 1956), kökler ve dallar (1964), emzikler (1964), dualar ve aminler (1967), aynalarda kalan (1969), kanatlar ve gagalar (1946),

İstiklal Marşının Kabulünün Önemi Üzerine Yazı

Bugün, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan İstiklal Marşı’mızın TBMM tarafından kabulünün  yıldönümüdür.

Bugün burada, rengini şehitlerimizin kanından alan ayyıldızlı bayrağımızın altında toplanma nedenimiz, yüreğimizdeki vatan sevgisini gün ışığına çıkarmak, ülkemize duyduğumuz sevginin büyüklüğünü göstermek, milletçe tek bir yürek tek bir yumruk olduğumuzu, dosta düşmana haykırmak, birlik ve bütünlüğümüzü pekiştirmektir.

İstiklal Marşı, parçalanmış, darmadağın edilmiş, yok olmak üzere olan bir milletin, yeniden doğuşunun, şahlanışının destanıdır.

İstiklal Marşı, Mustafa Kemal’in önderliğinde Türk milletinin verdiği ölüm kalım mücadelesini, Türk milletinin bağımsızlığa olan düşkünlüğünü, bayrak sevgisini, vatanımızın güzelliğini dile getiren bir şiirdir. Milletimizin gönlünde İstiklal Marşı’mızın ayrı bir yeri vardır.

Şairleri sıradan insanlardan ayıran en belirgin özellik, onların daha duyarlı olmalarıdır. Hissettiklerini çekici bir üslupla anlatabilmeleridir. Şairlerin elinde dil daha bir güzelleşir. Bir anlamda insanların iç dünyalarına tercüman olurlar. Milletimizin çektiği sıkıntı ve acıları bizzat kendisi de yaşayan Akif, milletimizin kalbinden geçenleri, bir sanatçı duyarlılığıyla sezinlemiş, vatan aşkıyla yanıp tutuşan gönüllere tercüman olmuştur.

Mehmet Akif, Millî Mücadele yıllarında Burdur, Eskişehir, Afyon, Konya, Kastamonu gibi Anadolu’nun pek çok il ve ilçelerini dolaşmış, yaptığı coşku ve heyecan dolu konuşmalarla, halkımızı yüreklendirmiştir.

Savaş ortamında milletimizin içindeki istiklal ateşini alevlendirecek, mücadele azmini güçlendirecek, milletimizi tek yürek, tek yumruk haline getirecek manevî bir güce, istiklal marşına ihtiyaç duyulur.

Bu ihtiyacı ilk kez dile getiren kişi, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü olmuştur. İsmet İnönü, konuyu Maarif Vekili’ne açmış, askerlerimizin ve milletimizin şevk ve heyecanını artıracak bir millî marş yazdırılmasını istemiştir. Bunun üzerine Maarif Vekaleti, günümüzdeki adıyla Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bir şiir yarışması düzenlenir. Yarışmada birinci seçilen şiirin şairine 500 lira ödül verilecektir. O yıllarda ortalama bir memur maaşının 7,5 lira olduğunu düşünürsek, bu para, o dönem için bir servet değerindedir.

Yarışmaya dönemin şair ve aydınları tarafından 724 şiir gönderilir. Ancak bunlardan hiçbiri Türk milletinin istiklal uğruna verdiği mücadelenin büyüklüğünü, ruhunu, heyecanını yansıtabilecek güç ve değerde bulunmaz.

O yıllarda tanınmış bir şair ve aynı zamanda Burdur milletvekili olan Mehmet Akif yarışmayı kazanacak kişiye verilecek olan 500 liralık ödül nedeniyle bu yarışmaya katılmamıştır. Çünkü ona göre, bir milletin istiklal marşı para ile yazılmaz, yazılamaz.

Mehmet Akif, Çanakkale Şehitlerine adlı şiiriyle milletimizin gönlünde yer etmiş bir şairdir. Bu nedenle Türk milletinin istiklal marşını da Akif’in yazabileceğine inanılır.

Akif’in sırf ödül yüzünden bu yarışmaya katılmadığını öğrenen Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey, konuyla yakından ilgilenir, Akif’le bizzat görüşür. Sonunda Mehmet Akif, 500 liralık ödülü almamak şartıyla yarışmaya katılma konusunda ikna edilir.

Mehmet Akif, şiirini Tacettin Dergâhı’nın soğuk duvarları arasında ve TBMM’nin sıralarında kısa bir sürede tamamlar. Akif’in şiiri, yarışmadaki 725. şiirdir.

12 Mart 1921’de istiklal marşını seçmek için TBMM’de oylama yapılır. Mehmet Akif’in şiiri, alkışlar eşliğinde ve dört defa ayakta dinlenerek kabul edilir.

Mehmet Akif, İstiklal Marşı’nı “kahraman ordumuza” ithaf etmiştir. Ayrıca, “Bu şiir bana değil, milletime aittir.” diyerek İstiklal Marşı’nı Safahat adlı kitabına koymamıştır. Yine yarışma sonunda kendisine zorla verilen 500 lirayı da fakir çocuk ve kadınlara meslek öğretmek üzere kurulan “Darülmesai”ye bağışlamıştır. O günlerde Burdur milletvekili olan Akif’in bir paltosu bile yoktur. Ankara’nın dondurucu soğuğunda eski bir ceketle dolaşmaktadır.

Sevgili Öğrenciler, şu an üzerinde yaşadığımız toprakların her bir karışı için binlerce şehit verilmiştir. Bu toprakların bedeli, canla ödenmiştir. Öylesine kutsal, öylesine değerlidir işte vatan.

Mithat Cemal Kuntay’ın dizelerinde bayrak ve vatan şöyle tanımlanır:

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”

Vatan bir annedir, bir sevgilidir, vatan bir namustur. Onsuz yapılmaz. Her şey onunla güzeldir. Vatan atalarımızın bize bir emanetidir. En değerli varlığımızdır. Vatan gibisi yoktur. Vatan en güzelidir. Uğruna dünyaları verseler, yine de değişilmez. Cennet kadar güzeldir çünkü vatan.

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Türk milleti, söz konusu vatan olunca değerli bildiği her şeyinden geçer. Canından, cananından, tüm varından geçer. Çünkü vatansız bunların hiçbir kıymeti yoktur.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

Sevgili Gençler, İstiklal Marşı’mızı söylerken; kar kış demeden, eksi 30 derece soğukta nöbet tutan Mehmetçikleri, dondurucu soğuğa, kara, tipiye, fırtınaya aldırış etmeden yollarda mayın taraması yapan, ölüme meydan okuyan, ölüme gülümseyen, kahraman Türk askerlerini düşünmeliyiz. Onlar sayesinde bugün başımız dik, göğsümüz kabarık bir şekilde yürüyoruz. Mayına basmış, vücudu paramparça olmuş, yahut sakat kalan askerlerimizi düşünün. Şehit ailelerini düşünün, dul kalan eşleri, babasının tabutu başında ağlayan çocukları düşünün. Yavrusunu kaybeden bir annenin yürekleri dağlayan feryadını düşünün.

Sevgili Öğrenciler, İstiklal Marşı’mızı söylerken, ayaklarınız yere sağlam bassın, sesiniz gür olsun. Çünkü bu marş bizim. Marşımızı sevin, ülkemizi sevin, okulumuzu, öğretmenlerimizi sevin. Marşımıza, bayrağımıza, ülkemize sahip çıkın. Vatan diye bildiğiniz bu topraklarda göğsünüzü gere gere dolaşın, çünkü bu toprakların bedeli geçmişte ödendi, günümüzde de ödenmeye devam ediyor.

Türk milleti, geçmişi kahramanlıklarla dolu bir millettir. Sarıkamış Harekâtı’nı hatırlayalım. 1914’te Ruslar’a karşı girişilen bu harekatta, 60 binin üzerinde askerimiz Allahuekber dağlarında donarak şehit olmuştur. Çanakkale Savaşı’nı hatırlayalım. Türk milleti için bir ölüm kalım mücadelesi olan bu savaşta 250 bin askerimiz şehit olmuştur. Bu savaşlar, Türk milletinin vatanı ve kutsal varlıkları uğruna neler yapabileceğinin bir delilidir.

Tüm bunlardan çıkarmamız gereken sonuç şu olmalıdır: Türk milleti bugünlere kolaylıkla gelmemiş, çok ağır bedeller ödemiştir. Üzerinde yaşadığımız toprakların her bir karışı, binlerce şehit verilerek korunmuştur.

Çanakkale Savaşı dendiğinde akıllara Mehmet Akif’in Çanakkale şehitlerimiz için yazdığı şiiri gelir. Mehmet Akif, Çanakkale Şehitlerine adlı şiirini İstiklal Marşı’ndan önce yazmıştır. Türk milletinin Çanakkale’de verdiği bu destansı mücadele Mehmet Akif’in dizeleriyle hak ettiği yeri bulmuştur. Çanakkale Savaşından bahsedip de Mehmet Akif’in Çanakkale şehitlerimiz için yazdığı şiirinden birkaç dizeyi hatırlatmadan geçmek olmaz.


Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.



Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.



Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâûna da zuldür bu rezil istilâ!



Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.



Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.



Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!



Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.



Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.



Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Âkif ERSOY


İstiklal Marşı, vatanımıza göz diken düşmanlara, ülkemizi bölmeye çalışan vatan hainlerine karşı, güçlü duruşumuzun bir göstergesidir.

Bir ülkede yaşayan milyonlarca insanı, tek bir çatı altında toplayan, birleştiren, milyonlarca kalbin tek bir yürek gibi atmasını sağlayan, milyonlarca insanı millet yapan ulusal değerlerimiz vardır. Bunlardan biri rengini şehitlerimizin kanından alan ayyıldızlı bayrağımızdır. Bir diğeri dilimizdir, güzel Türkçemizdir. Bizi biz yapan ulusal değerlerimizden bir diğeri ise Mehmet Akif Ersoy’un dizeleriyle adeta ölümsüzleşen, atalarımızın bağımsızlık destanı olan İstiklal Marşı’mızdır.

Sevgili Gençler, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne karşı saldırıların, ulusal değerlerimize karşı edilen hakaretlerin ayyuka çıktığı şu günlerde, rengini şehitlerimizin kanından almış ayyıldızlı bayrağımıza, dilimize, güzel Türkçemize, Mustafa Kemal’in önderliğinde atalarımızın verdiği bağımsızlık mücadelesinin anlatıldığı, adeta her bir kelimesi için on binlerce şehit verilen İstiklal Marşı’mıza sahip çıkmak hayati önem kazanmıştır. Bizi biz yapan, Türk milletinin olmazsa olmazı olan bayrağımıza, dilimize, İstiklal Marşı’mıza sımsıkı sarılmamız gerekir. İstiklal Marşı’mızın her kıtasını, her dizesini bugün yeniden okumalı, özümsemeliyiz.

Yüzyıllardır bu ülke topraklarında yaşayan, bu ülkenin suyunu içen, bu toprakların nimetlerinden faydalanan insanlarımız arasında öylesi hainler var ki, yıllarca bu bayrağın gölgesi altında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şemsiyesi altında özgürce yaşamış olmalarına rağmen, bugün bu vatan hainleri ülkemizi bölmek ve parçalamak adına her türlü rezilliği yapmaktadırlar. Saldırılar ister içten ister dıştan gelsin, hangi grup tarafından ve hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, hiç kimsenin bu ülkede yaşayan insanların huzurunu kaçırmaya, bağımsızlığımızın ve birliğimizin sembolü olan Türk bayrağına hakaret etmeye, İstiklal Marşı’mızı hakir görmeye hakkı yoktur. Bir ülkede yaşamak bu kadar ucuz olmamalı.

Ancak gözü dönmüş vatan hainleri şunu çok iyi bilsinler ki, bu ülkede gönlü vatan sevgisiyle yanıp tutuşan, milletinin rahatı ve huzuru için, ayyıldızlı bayrağı için, dili için, İstiklal Marşı için, cennet kadar güzel vatanı için gözünü kırpmadan canını feda edecek milyonlarca insanımız var. Hiç kimse, ama hiç kimse kalplerimizdeki vatan sevgisini, ülke sevgisini, bayrak sevgisini, Türkçe sevgisini, İstiklal Marşı sevgisini silemez. Sevgili Gençler, vatanımızı sevin, ülkemizi sevin, bu cennet vatanı cehenneme çevirmek isteyen hainlere fırsat vermeyin.

Vatan kelimesinin ne anlama geldiğini bir düşünün. Vatan ne demek? Vatandaş ne demek? Bir vatandaş olarak vatanımıza ve milletimize karşı sorumluluklarımız nelerdir? Bir ülkenin sınırları içinde, aynı bayrağın gölgesi altında, aynı dili konuşmak, aynı acıyı ve sevinci paylaşmak, aynı havayı solumak.

Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki, tarih bilincini taşımayan, geçmişine sahip çıkmayan, kültürel değerlerinin farkında olmayan toplumlar ulus birliği içinde yaşayamazlar. Tarih bunun acı örnekleriyle doludur. Uluslar geçmişlerini, dostunu düşmanını, çok iyi bilmelidirler. Bize bu gerçekleri kuşaktan kuşağa aktaranlar, ulusların manevi mimarları, şair ve yazarlarımızdır. Mehmet Akif’e ve İstiklal Marşı’na gösterilen saygı, ulusa ve ulusal değerlere gösterilen saygıyla eş anlamlıdır. Köklerine bağlı ve geçmişinden güç alan kuşakların yetişmesi ancak bu anlayışın yerleşmesiyle mümkündür.

Başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve Mehmet Akif olmak üzere, bu vatan uğruna can veren tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor ve konuşmamı Akif’in şu sözleriyle tamamlamak istiyorum:

“Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.”