Korsanlar, ticaret gemilerinin yoğun olarak bulunduğu açık denizlerde faaliyet
göstermislerdir. Dünyada en ünlü ve en azılı korsanlar 17. yüzyılda yasamıs,
Akdeniz’de ve açık denizlerde korku saçmıslardır. Korsanlığın altın çağı olarak bilinen
1700’lü yıllarda korsanlar kraliyet gemilerine saldırmıs ve yağmaladıkları malları
satmak için gittikleri yerlerde pazarlar aramıslardır.
Korsanlar her zaman anlasılması zor sahsiyetler olmuslardır. Birdenbire ortaya
çıkmıs, saldırmıs, yağmalayıp ganimet toplamıs ve yine birdenbire ortadan
kaybolmuslardır. Arkalarında ne kisisel esyalar ne de onları hatırlatacak herhangi baska
bir sey bırakmıslardır. Deniz haydutluğu (pirata), korsanlık tarihi kadar eskidir.
Günümüzde olduğu gibi geçmiste de korsanlık, deniz haydutluğu ve ticaret iç içeydi.
Bazı yüzyıllar Yunan korsanlar, Romalı korsanlar ve Vikinglerle, Danimarkaların
Avrupa kıyılarını kasıp kavurduğu korsanlık olaylarıyla doludur. Korsanlık ilk kez
Ortaçağ’da Kuzey Afrika sahillerinde görülmüstür. Ortaçağ'da Avrupa'da ve Kuzey
Afrika sahillerinde Vikinglerin hâkimiyeti vardı. İlk deniz haydutlarının Haiti ve
Dominik Cumhuriyeti olarak bilinen dağlık Karayip Adası Hispaniola’nın ormanlarında
ve vadilerinde avcılıkla uğrasan kimseler olduğu da belirtilmektedirDeniz yollarının açılması ve 15. yüzyılın sonlarında Amerika’nın kesfi,
Avrupa’da zenginliğin artmasına neden oldu. Yenidünyanın zenginlikleri, açık denizlere
açılabilenler ve Amerikan altınıyla geri dönen İspanyol ve Portekiz gemilerinin
karsısına çıkabilenler için çok çekiciydi. Daha sonraları Avrupa ve Akdeniz’in sularında
cirit atan paçavralar içindeki bu korsan ve yağmacılara, Sir John Hawkins ve Sir Francis
Drake gibi profesyonel haydutlarda katıldı. Kraliyet, İspanyol gemilerine saldırmak
üzere verdiği özel izinle, Drake ve benzerlerinin korsanlık yapmalarına yol açmıstır.
Deniz haritaları gelisip yaygınlastıkça, korsanlık da arttı ve yaklasık 1660-1730
yıllarını kapsayan Korsanlığın Altın Çağı’na gelindi. Bu dönemdeki korsanlığın büyük
isimlerinden bazıları Edward Teach ve Henry Avery’dir
Deniz haydutları on yedinci yüzyılda (1500’den 1730’a kadar) Karayipler ve
Orta Amerika’da hâkimdi. On yedinci yüzyılın ortalarında üslerini Dunkirk’de kurmus
olan korsan gemileri Mans Denizi’ndeki tüm gemileri rahatsız ediyordu. On sekizinci
yüzyılın baslarında Kuzey Amerika’nın doğu kıyıları korsanların üssü haline gelmisti.
Port Royal Karayipler deki en islek ticaret limanlarından biri olup, deniz haydutları
tarafından üs olarak kullanılıyordu. Onsekizinci yüzyılın baslarında Afrika’nın batı
kıyılarındaki limanlar hem korsanların ve hem de onların pesinde olan deniz
kuvvetlerine ait gemilerin uğrak yeriydi .
Korsanlık altın çağını 17. ve 18. yüzyıllarda yasadı. Hem Avrupalı devletler,
hem de Osmanlı İmparatorluğu, denizlerdeki hâkimiyetlerini kurmak ve korumak için
korsanlığı kullandılar. Her devlet, deniz haydutlarına düsman gemilerini yağma etme ve
batırma yetkisi veriyordu. Savas dönemi bittiğinde ise, deniz haydutları tamamen
bağımsız davranıp, kimin olduğuna bakmadan gemilere saldırıyordu. Bu yüzden
donanma sahibi devletler, korsanlığa karsı kolları sıvamak zorunda kaldı. Alınan sert
önlemlerle korsanlık önemli ölçüde geriledi. 19. Yüzyılın basında Afrika, Asya ve
Güney Amerika’daki kıyı bölgeleri ile adaların giderek daha fazla sömürgelestirilmesi
ile de, korsanların saklanabilecekleri liman sayısı azaldı. Tarih boyunca çoğunlukla
devletlerin birbirlerine üstünlük sağlamak için kullandıkları bir yöntem olan, devlet
haydutlarına düsman gemilerini yağmalama yetkisi verilmesi sonrasında suç sayıldı
Korsanlık 16. yüzyılda İngiltere ve Osmanlı İmparatorluğuyken elinde bir silah,
bir savunma ve hatta tesvik edilen bir yasam tarzıydı. Barbaros Hayrettin’i, Uluç Reis’i
Osmanlı’nın komutanları olup onların sayelerinde birkaç asır İspanyollar, Kuzey Afrika
ve Doğu Akdeniz’e uğramamıstır. Bağımsız ve yasadısı faaliyet gösteren piratlık olarak
adlandırılan deniz haydutluğu ve korsanlık illegal olmasına rağmen içeriği ve sonuçları
bakımından ticari bir değer olusturmaktaydı. Korsanlar sehirleri yağmalayıp yok
edebildikleri gibi bir sehri veya bölgesel denizleri koruma altına alıp sehirlerin
gelismesine neden olmaktadırlar. Yağma edilen malların yani ganimetlerin tekrar
pazarlara sürülmesi süreci oldukça karlıydı. Denizlere kıyısı olan tüm devletler kendi
sahil ve gemilerinin vurulmaması sartıyla piratlığı desteklemekteydi. Böylece sehir
ekonomik açıdan gelismekteydi. Piratlık ganimetlerinin ve köle satıslarının büyük
tutarlarda olması ve asırı karlılığı belirli pazarların olusmasına neden oldu. Pazarların
kontrol altında tutulması ve satıslardan vergi geliri sağlanması için korsanlığın
yasallasması 1400 yılında Fransa kralı Charles’in fermanıyla olmustur
göstermislerdir. Dünyada en ünlü ve en azılı korsanlar 17. yüzyılda yasamıs,
Akdeniz’de ve açık denizlerde korku saçmıslardır. Korsanlığın altın çağı olarak bilinen
1700’lü yıllarda korsanlar kraliyet gemilerine saldırmıs ve yağmaladıkları malları
satmak için gittikleri yerlerde pazarlar aramıslardır.
Korsanlar her zaman anlasılması zor sahsiyetler olmuslardır. Birdenbire ortaya
çıkmıs, saldırmıs, yağmalayıp ganimet toplamıs ve yine birdenbire ortadan
kaybolmuslardır. Arkalarında ne kisisel esyalar ne de onları hatırlatacak herhangi baska
bir sey bırakmıslardır. Deniz haydutluğu (pirata), korsanlık tarihi kadar eskidir.
Günümüzde olduğu gibi geçmiste de korsanlık, deniz haydutluğu ve ticaret iç içeydi.
Bazı yüzyıllar Yunan korsanlar, Romalı korsanlar ve Vikinglerle, Danimarkaların
Avrupa kıyılarını kasıp kavurduğu korsanlık olaylarıyla doludur. Korsanlık ilk kez
Ortaçağ’da Kuzey Afrika sahillerinde görülmüstür. Ortaçağ'da Avrupa'da ve Kuzey
Afrika sahillerinde Vikinglerin hâkimiyeti vardı. İlk deniz haydutlarının Haiti ve
Dominik Cumhuriyeti olarak bilinen dağlık Karayip Adası Hispaniola’nın ormanlarında
ve vadilerinde avcılıkla uğrasan kimseler olduğu da belirtilmektedirDeniz yollarının açılması ve 15. yüzyılın sonlarında Amerika’nın kesfi,
Avrupa’da zenginliğin artmasına neden oldu. Yenidünyanın zenginlikleri, açık denizlere
açılabilenler ve Amerikan altınıyla geri dönen İspanyol ve Portekiz gemilerinin
karsısına çıkabilenler için çok çekiciydi. Daha sonraları Avrupa ve Akdeniz’in sularında
cirit atan paçavralar içindeki bu korsan ve yağmacılara, Sir John Hawkins ve Sir Francis
Drake gibi profesyonel haydutlarda katıldı. Kraliyet, İspanyol gemilerine saldırmak
üzere verdiği özel izinle, Drake ve benzerlerinin korsanlık yapmalarına yol açmıstır.
Deniz haritaları gelisip yaygınlastıkça, korsanlık da arttı ve yaklasık 1660-1730
yıllarını kapsayan Korsanlığın Altın Çağı’na gelindi. Bu dönemdeki korsanlığın büyük
isimlerinden bazıları Edward Teach ve Henry Avery’dir
Deniz haydutları on yedinci yüzyılda (1500’den 1730’a kadar) Karayipler ve
Orta Amerika’da hâkimdi. On yedinci yüzyılın ortalarında üslerini Dunkirk’de kurmus
olan korsan gemileri Mans Denizi’ndeki tüm gemileri rahatsız ediyordu. On sekizinci
yüzyılın baslarında Kuzey Amerika’nın doğu kıyıları korsanların üssü haline gelmisti.
Port Royal Karayipler deki en islek ticaret limanlarından biri olup, deniz haydutları
tarafından üs olarak kullanılıyordu. Onsekizinci yüzyılın baslarında Afrika’nın batı
kıyılarındaki limanlar hem korsanların ve hem de onların pesinde olan deniz
kuvvetlerine ait gemilerin uğrak yeriydi .
Korsanlık altın çağını 17. ve 18. yüzyıllarda yasadı. Hem Avrupalı devletler,
hem de Osmanlı İmparatorluğu, denizlerdeki hâkimiyetlerini kurmak ve korumak için
korsanlığı kullandılar. Her devlet, deniz haydutlarına düsman gemilerini yağma etme ve
batırma yetkisi veriyordu. Savas dönemi bittiğinde ise, deniz haydutları tamamen
bağımsız davranıp, kimin olduğuna bakmadan gemilere saldırıyordu. Bu yüzden
donanma sahibi devletler, korsanlığa karsı kolları sıvamak zorunda kaldı. Alınan sert
önlemlerle korsanlık önemli ölçüde geriledi. 19. Yüzyılın basında Afrika, Asya ve
Güney Amerika’daki kıyı bölgeleri ile adaların giderek daha fazla sömürgelestirilmesi
ile de, korsanların saklanabilecekleri liman sayısı azaldı. Tarih boyunca çoğunlukla
devletlerin birbirlerine üstünlük sağlamak için kullandıkları bir yöntem olan, devlet
haydutlarına düsman gemilerini yağmalama yetkisi verilmesi sonrasında suç sayıldı
Korsanlık 16. yüzyılda İngiltere ve Osmanlı İmparatorluğuyken elinde bir silah,
bir savunma ve hatta tesvik edilen bir yasam tarzıydı. Barbaros Hayrettin’i, Uluç Reis’i
Osmanlı’nın komutanları olup onların sayelerinde birkaç asır İspanyollar, Kuzey Afrika
ve Doğu Akdeniz’e uğramamıstır. Bağımsız ve yasadısı faaliyet gösteren piratlık olarak
adlandırılan deniz haydutluğu ve korsanlık illegal olmasına rağmen içeriği ve sonuçları
bakımından ticari bir değer olusturmaktaydı. Korsanlar sehirleri yağmalayıp yok
edebildikleri gibi bir sehri veya bölgesel denizleri koruma altına alıp sehirlerin
gelismesine neden olmaktadırlar. Yağma edilen malların yani ganimetlerin tekrar
pazarlara sürülmesi süreci oldukça karlıydı. Denizlere kıyısı olan tüm devletler kendi
sahil ve gemilerinin vurulmaması sartıyla piratlığı desteklemekteydi. Böylece sehir
ekonomik açıdan gelismekteydi. Piratlık ganimetlerinin ve köle satıslarının büyük
tutarlarda olması ve asırı karlılığı belirli pazarların olusmasına neden oldu. Pazarların
kontrol altında tutulması ve satıslardan vergi geliri sağlanması için korsanlığın
yasallasması 1400 yılında Fransa kralı Charles’in fermanıyla olmustur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder