Yeşilhisar kalesine gitmek için en iyi yol bir arazi aracı veya motorla eski kale köyü harabelerine kadar gitmektir. yol toprak ve taşlı bir yol olduğu için arazi araçları ile yaz aylarında gitmek uygundur. Eski Kale köyü 1460 m yükseklikte, burası Yeşilhisara göre 3-4 derece daha soğuk olabilir. Köy harabeleri iki tepenin arasında, tepelerin yamaçlılarına yerleşmiş durumdalar. Tepelerin Yeşilhisar tarafına yakın olanı asıl kale olarak kullanılanı 1520 m yükseklikte, üzeri diğer tepeye göre daha düz. Diğer tepe 1500 m yükseklikte.
Köye varmadan köy mezarlığıyla karşılaşıyorsunuz. Yüzlerde dikili taş ormanı. yolun her iki tarafında da devam ediyor. Mezar taşlarının üzerin de hiç bir yazı yok. Köy kalıntılarında da yazılı taşlar en son yapılan mezarlar. Köy yolunun gidiş istikametinde sağ tarafta olan mezarların en yenisi 1976 yılına ait. Bu eski şekilsiz mezar taşları kim bilir hangi zamandan kalma. Üzerinde de yazı olmaması köy halkının eski zamanlarda ümmi olduğunu gösteriyor. Mezarlıkları geçip biraz daha ilerleyince İki tepe arasına akıllıca yerleştirilmiş doğu, güney yönlerini ve kuzey, batı istikametini gören tepelerin yamaçlarına sıralanmış evler karşınıza çıkıyor. Evler artık harabe olmuşlar. Bölgede koyun sürülerini otlatan çobanlardan başka kimse yok. Issız bir hal de. Evler bölgedeki taşlardan yapılmış. çoğunun çatısı kalmamış. üstü kapalı kalan 2 yapı kemerli yapılar. Buradan köy evlerinin çatısının ahşap direklerle yapıldığı sonucu çıkarıyorum. Köy aşağıya taşınırken üstünü yıkıp direkleri kapı pencereleri, diğer değerli yapı bileşenlerini almışlar. köyün ana yolları hariç evler arası yollar ev ana giriş kapıları artık belirsiz hale gelmiş. bazı evlerin yanlarında kaya oyma mağaramsı ahırlarda var. Köy hayvancılık ve tarım yapılabilir toprakları var. Fakat eski tarım izlerine pek rastlamadın mesela üzüm çubukları, hozan olmuş bağlar veya meyve ağacı kalıntıları yoktu. Yıllarca otlatılmaktan olabilir. Tamamen yaban bir görüntüsü var.
Evlerin arasında dolaşırken bolca çömlek parçalarına rastlıyorsunuz. Kayalardan oyulmuş yalaklar ve üzüm ezmek için kullanılacak taş oyma küvetler hala mevcut.
Hiç betonarme yapı izine rastlamadım. Medeniyet buraya ulaşamadan köy taşınmış olmalı. Köy okulu yok gibi duruyor. Camisi veya mescidi varmıydı bilmiyorum. Bilen varsa lütfen yorumlara yazsın. Bunula beraber yıkılmış bazı büyük kemerli bina izleri buranın büyük bir evmiydi yoksa başka bir amaçlı binamıydı. sorusunu sorduruyor. Akla gelen bir başka soru ise bu bölgenin su temini nasıl yapılıyordu. At ve eşeklerle taşınıyormuydu. Kuyularımı vardı. bilen varsa yazarsa ekleyebilirim.
KAYSERİ KALE VE SURLARI
HALİT ERKİLETLİOĞLU
Yeşilhisar Kalesi Kayseri’nin 66 km güneybatısında yer alan Yeşilhisar ilçesinin Kaleköy mevkiinde bulunmaktadır. Kale, ilçenin güneybatısında, kayalık yüksek bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Develi-Yeşilhisar, Yeşilhisar-Ürgüp arasındaki yol güzergâhına hâkim bir konumdadır. Kısmen Yahyalı yolunu da gözetlemektedir. Yeşilhisar Kalesi’nin kurulduğu kayalık alanın kuzey, güney ve batı cepheleri çok sarp olduğu için kaleye sadece doğu cepheden ulaşılabilmektedir. Duvarları zemin seviyesinde düzgün kesme, üst kısımlarda kaba yonu ve moloz taştan yapılmış ve horasan harcı ile tutturulmuştur. Burada arazinin eğiminden ve doğal bir sur niteliği taşıyan kayalardan savunma amacıyla faydalanılmıştır. Doğu cephede bulunan ve doğal kule konumundaki kayaların arasındaki geçişe uygun alan ise savunma amaçlı olarak duvarlarla kapatılmıştır. Diğer cephelerin oldukça sarp olması sebebiyle kaleye giriş için uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Doğu cephenin arazi yapısının diğer cephelere oranla daha düzgün olması ve burada yer alan duvar kalıntılarından hareketle kaleye girişin bu cepheden sağlandığı düşünülmektedir. Kalenin sarp kayalıklar üzerine inşa edilmiş olması ve üzerinde yerleşime müsait alanın oldukça küçük olması sebebiyle, kalenin sadece askerî amaçlı olarak kullanıldığı düşünülmektedir. İhtiyaca cevap verecek şekilde bir de kalenin güneyinde bir sarnıç ve bu sarnıca ait ihata duvarları yer almaktadır. Kalenin oldukça yüksek bir tepe üzerine kurulması, çevreden gelecek tehditlerin fark edilmesini ve çevre kalelerle irtibat sağlanarak karşı tedbirlerin alınmasını kolaylaştırmaktadır.Yeşilhisar Kalesi’nin inşa kitâbesi yoktur. Ancak 8. yüzyılda Bizans Dönemi’nde yapıldığı belirtilmektedir. Kalenin batı cephesindeki duvar kalıntıları Selçuklu Dönemi’nde ciddi bir onarıma tabi tutulduğu izlenimi vermektedir. Yeşilhisar Kalesi birçok tarihî olayın geçtiği önemli bir mekândır. 1097 yılında Birinci Haçlı Seferi’nin savaşçıları Kaisareia’dan Herakleia’ya giderken gördükleri bu kale için: “öyle bir kale ki asla zaptedilemez” demişlerdir. Tarihî kaynaklarda Karahisar-ı Develü, Karahisar-ı Devle35 veya Develü Karahisarı olarak zikredilen yapının adı, ilk olarak 1276-1323 yılları arasında Anadolu Selçuklu Devleti’nin hizmetinde bulunan Kerimüddin Mahmud Aksarayî tarafından yazılmış olan Müsâmeretü’l-Ahbâr’da geçmekte ve Türkiye Selçuklu Devleti’nin son dönemlerinde meydana gelen “Cimri” ayaklanmasında, Cimri ve askerlerinin Yeşilhisar Kalesi’nde kaldığı belirtilmektedir.36 Kalenin Sultan II. Mesud’un tahta geçtiği yıllarda da siyâsî olaylara zemin olduğu yine Aksarayî’de şu şekilde anlatılmaktadır: “… velhasıl 702 (1302) yılının girişiyle 701 (1301) yılı sona erdi. Bu yılda Rum saltanatı, yarlıg hükmüyle Sultan Gıyaseddin Mes’ud’a verildi. Talih güneşi, azilde olmasının karanlığını aydınlattı. Yüce hazretin ilgi ve bağışlarına kavuştu. O Musul tarafından Rum tarafına yöneldi. Saltanat tahtının bulunduğu yere vardı. Veziri eskiden olduğu gibi Sahip Alâeddin idi. Türk ve Tacik ülkesinin yöneticisi (hâkim) Abışga, 703 (1303) yılında girişine kadar ülkenin işleriyle uğraştılar. O yılda Cahî oğlu, Niğde ve Aksaray arasında bulunan Develü Hisar Kalesi’ne istilâ elini kaldırdı ve ayağını isyan yoluna koydu. Vilayetin her yanında gelirlerin çoğuna el koydu. Abışka, Sultan Mes’ud, Sahip Alâeddin ve diğer emirler, çevik ordularıyla o kalenin önüne vardı. Kuşatma bir ay süreyle mancınığı çalıştırdılar. Kale asillerinin işi zorlaştı, onların çıkardıkları karışıklığın vadesi dolmadığından kendilerinin ecelleri gelmediğinden dolayı ordu tarafından yayılan muhtelif haberler yüzünden (kuşatılanlar açısından) ortaya engeller çıkınca onlar kalenin önünden kalktılar. Böylece o iş yüz üstü kalmış oldu.”37 Ahmed Eflâkî’nin “Ariflerin Menkıbeleri” isimli eserinde de “Yine rivâyet etti ki: Bir gün Çelebi’nin huzurunda, Karahisar-ı Devle Kalesi’nin tepesinde Sultan Alâeddin Keykubad’ın (Tanrı rahmet etsin) sarayında Sahibin oğulları ile işrette bulunuyorduk…” ifadesi yer almaktadır.38 Esterâbadî’nin “Bezm u Rezm” adlı eserinde, Eretna Beyliği Dönemi’nde geçmiş olan olaylarda Yeşilhisar Kalesi’nden çok tafsilâtlı olarak bahsedilmektedir. “Amasya kuşatmasından vazgeçen Ali Bey, bu defa Niğde üzerine sefere çıkmıştır. Ali Bey sefer sırasında Niğde yolu üzerinde bulunan Yeşilhisar’a uğramıştır. Ali Bey, Karahisar’a inip kalenin ayağına varınca başını ateş küresine değdiren bir dağ gördü; mavi gökyüzünün perdesini yırtmış olan granit taş yığınıyla karşılaştı. O dağ yükseklikte gökle yarışıyor, Güneşin üzerine gölge düşürüyordu. Öyle ki hayalin onun burçlarına ulaşmasına imkân yok. Düşüncenin onun yüksekliğine yetişmesi mümkün değil. Öyle bir kale ki, yükseklik bakımından yıldızlarla aynı seviyede, Burçlarla arkadaşlık etmekte. Göğün burçlarına yaklaşmakta. Sağlamlığı belgelere geçmiş. Yüksekliği akıl almaz ölçüde. Giriş yolları dar, tırmanışı çok sarp ve Kalenin sağlam olması, tek başına onun fethedilemez olması demek değildir. Kale her ne kadar sağlam olursa olsun, içindekilerin yeterince yiyecek ve içeceği bulunmazsa, orayı koruyup savunamazlar. Böylece çabukça istila edilir. Bundan başka, eğer bir kalenin fethinden vazgeçip aciz olarak geri dönersek, Niğde’yi bize karşı savunanlar cesaret edip bizi hesaba almazlar” ifadeleri geçmektedir.Yeşilhisar Kalesi’nin muhasarası Bezm u Rezm’de şöyle anlatılmaktadır: “Savaş tufanı yükselince, kalenin üzerinden bulutlardan dolu yağar gibi ok yağdı. Burçların üzerinden gökten yıldırım düşer gibi taş düşmeye başladı. Yiğitlerin narası gökleri tuttu. Pehlivanlarının gürlemesinin şiddeti, gök kubbenin perdesini yırttı. Onları gören diğer askerler, Sultan’ın gücünü cesaretini ve üstün gayretini görünce, insanlık duygusu ister istemez onları harekete geçirdi. Her taraftan kalenin içine ve çevresine hücum ettiler. Bir kısmı gölge gibi duvara çıkarken, bir kısmı güneş gibi kale pencerelerinden içeri girdi sonunda kale halkı aman dileyip teslim oldu...”40 Bezm u Rezm’de Yeşilhisar Kalesi’nin geçtiği bir diğer olay ise, Babukoğlu Ali Paşa ile Kadı Burhaneddin arasında yaşanan hadisedir. Kalenin de tasvir edildiği bu hadise Bezm u Rezm’de şu şekilde anlatılmaktadır: “O bu iyiliği anlayacak, ona layık bir kişi olmadığı için aptallık ve budalalık ederek mücadeleye başladı. Yüce fermanın içeriğinin dışına çıktı. Yüksekliği feleklerle yarışan, başı sekizinci göğün burçlarına erişen Karahisar-ı Develi’yi Dügehisar ile değiştirdi. Böyle sağlam bir yeri, bir yıkıntı karşılığında verdi ve onu Aksaray nahiyelerine bağladı.”41 Develi Karahisarı Kalesi son olarak Karamanoğlu Pir Ahmed ve Kasım Bey’in adamlarının elindeyken Fatih Sultan Dönemi’nde Şehzâde Mustafa tarafından bir anlaşmayla alınmıştı. Ancak bu sırada Kayseri ile Niğde arasında bulunan Develihisar’da (Yeşilhisar Kalesi’nde) Karamanoğulları kumandanı Atmaca Bey direnmeye devam ediyordu. Fakat kendisine Karamanoğullarından yardım gelmeyeceğini anlayarak kaleyi Şehzade Mustafa’ya teslim etmek istediğini bildirmişti. Bunun için esâsen hasta olan Şehzade kaleyi teslim almış fakat dönüşte Bor’da ölmüştü. Bu suretle Karaman işi sona ermiş, bu meyânda Kayseri de Osmanlı topraklarına katılmış oldu. Hattâ bütün Karaman’ın zaptını göstermek üzere Mevlâna Veliyüddin oğlu Ahmed Paşa “Tarih-i Feth-i Karaman” terkibine tarih düşürmüştü. Böylece Karamanoğullarının bütün kaleleri Osmanlılara geçmiş oldu (1475).42 Yukarıdaki bilgilerden Yeşilhisar Kalesi’nin 9. yüzyılda sağlam ve kullanılıyor olduğu anlaşılmaktadır. XIII. ve XIV. yüzyıla ait çağdaş kaynaklarda kale ve kalede geçen olaylardan bahsedilmektedir.
Bu kalenin 6.YYda iranlılar tarafından yapıldığı söylenmekte. (Kaynak bulmak güç) bunula beraber 6. Y. yılda bölgede hakim olan kuvvet Roma imparatorluğu idi. Sasanilerin ise zaman zaman doğu anadoluya akınlar yapıyordu. 6 yüzyılın sonuna doğru ve 7. yüzyılın başlarında Sasani devleti Kayseriyi kontrol altına aldı. Eğer kale bu tarihlerde yapıldı ise. 6. yüzyılsonu veya 7.yüzyıl başı olabilir. Bir süre sonra Romalılar tekrardan bölgenin hakimi olmuşlardır. zaten Zengibar farsça karahisar demek olup. Yeşilhisarında eski ismi Karahisardır. İranlılar bu toprakları ele geçirdiklerinde. Burayı bir uç gözetleme kalesi olarak kullanmış olabilirler. Zaten Köy evlerinin konum yerleştirmeside bu amaca hizmet eder vaziyette. Kaleden askeri birlik hareketiyle yolların güvenliğini sağlamak fikri pek olası gözükmüyor. Ancak gözetleme kuleleri gibi asker nöbeti tutması durumunda uzaklardan gelen tehlikeler veya olaylar için gözetleme kulesi olarak kullanılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder